Emekli olmadan önce, kendimi "sakin bir hayata yönelme" özlemiyle
doldurmuştum! Şimdi, bu hayalimi gerçekleştirmenin uğraşı içindeyim !
1992 yılını, zihnimi ve düşünce dünyamı düzene sokmakla geçirdim!
1993 yılında birşeyler üretmeye başlıyacağımı sanıyorum.
*
İş dünyasından "elimi-ayağımı" çekmeyi öylesine istemiş ve bu geçişe planlı bir şekilde hazırlanmıştım ki, 1 Ocak 1992 sabahı uyandığım zaman, gerçekten "hayatın yeni bir sahilinde" bulunduğumu hissettim ve bu değişik ortamı hiç yadırgamadım!
*
Ancak,"hayatın yeni sahiline" geçtikten sonra,ele almak istediğim konuların seçiminde önemli aşırılıklar (!) yaptığımı anladım ! Kırkbir yıllık çalışma hayatımın yoğunluğu yüzünden, yapamamış olduğum o kadar çok konu birikmişti ki, bunların hepsine birden yönelmekten kendimi alamamıştım! Ama şimdi, gecikerek de olsa, bunun hatalı bir yaklaşım olduğunu anlamış bulunuyorum !
Fotografçılık, yazarlık, konferansçılık, koleksiyonculuk, ressamlık, bilgisayarcılık, kütüphanecilik ve seyyahlık(!) gibi merakların hepsini beraber götürmeye kalkışmak için, benim gibi "acemi heveskar" olmak gerekiyormuş! Geride kalan bir yılÊsonunda hatamı anlamış olduğum için çok mutluyum !
*
Dönem dönem, politika yapmak heyecanını içimde hissetmişimdir. Üniversiteki öğrencilik yıllarımda gençlik hareketlerine katıldığım için olacak,(1948/1950 yıllarındaTürkiye MilliTalebe Federasyonu'nun ilk Genel Başkanlığını yapmıştım) siyasal gelişmeleri daima ilgi ile izlerim.Ancak,çalışma hayatında başarıya ulaşmak arzum, politikacı olma isteğimin önüne geçtiği için,bugüne kadar bu alana girme cesareti göstereme-dim. Şimdi,iş hayatından kopmuş olmama rağmen, politikaya girmek gibi bir düşüncem yok. Çünkü, altmışbeş yaşındaki bir kişinin siyaset sahnesine çıkmasını , gecikmiş ve gereksiz bir "cür'etkarlık" sayıyorum!
Aktif işadamlarının politikaya girmelerini de doğru bulmuyorum! Kendi anlayışıma göre, politikacılığı bir "meslek" olarak görüyor ve değerlendiriyorum. Bir işadamı, kendi "işini" bırakmadan politikacı olmaya girişirse , bu durumda ciddi menfaat ilişkileri ve çatışmaları başlayacak demektir. Bu gibi çarpık ilişkilerin, politikacılığın sağlıklı ve güvenilir bir şekilde yapılmasını engelleyeceğini sanıyorum. Buna mukabil, işadamlarının içinde bulundukları "meslek kuruluşlarınca" seçilecek "uzmanlaşmış temsilcilerin", siyasi partilerin kadrolarına dahil olarak "Meclise" girmelerinde yarar görüyorum.
*
Bugün, profesyonel yöneticiler ve genç işadamları,eskiye nazaran,ülke alt yapısı bakımından daha iyi hazırlanmış bir ortamda çalışmaktadırlar.Türkiye'de, artık , uluslararası rekabete ayak uyduracak yeteneğe sahip genç girişimciler ve profesyonel kadrolar iş başına gelmiş bulunmaktadır. Ben, bu kadroların, önümüzdeki dönemde büyük işler yapacağına inanıyorum.
*
Seyahat etmek,insanın yeni şeyler öğrenmesine , yeni görüşler üretmesine ve değişik insanlar tanımasına sebep olmaktadır. Ben, bu yönleriyle, seyahatların kişiliğimin gelişmesine ve çağdaşlaşmama katkıda bulunduğunu hissediyorum ve bundan büyük keyif alıyorum..Önümdeki yıllarda, seyahatlerin, zamanımın önemli bir kısmını oluşturmasına özen göstereceğim.
*
"Çalışma prensiplerim" konusunda henüz kesin bir görüşe sahip olmadığımı söylersem şaşırmayınız ! İş hayatı içindeyken bazı "prensiplerimi" arka arkaya sıralamayı bir kaç defa denedim! Bazen, bu konu ile ilgili uzun konuşmalar bile yaptım. Şimdi, değerlendirmelerimin biraz"özenti" biraz da "gayretkeşlik" olduğunu anlıyorum! Bu durumda, bir kişinin "çalışma prensiplerinin" o kişi ile beraber çalışmış olanlarca belirlemesinin daha gerçekçi olacağını sanıyorum. Çünkü, biz "insanlar", nedense kendimizi çok "beğeniyoruz" ve "kusursuz" buluyoruz !
*
Ben, olayları ve gelişmeleri daima olumlu yönleriyle algılarım ve yarınlara
umutla bakarım. Bu inançladır ki, bütün insanlığın ve Ulusumuzun
"yeni bir dönemeçte", "yeni bir başlangıç çizgisinde" buluşmasını diliyorum.
"Birleştirici görüşlerimizi" bir araya getirebilirsek, önümüzdeki dönemde, büyük işler başaracağımıza inanıyorum.
*
Çalışan her insan birgün köşesine çekilecektir.
Gençlerimiz,önlerinde bulunan yaşlı yöneticileri,kendileri için "engel" olarak değil "rehber" olarak görmelidirler. Bunun içindir ki,üretken olma heyecanlarını ve verimliliklerini kaybetmemiş olan ileri yaştaki yöneticilerden daima yararlanma çareleri aranmalıdır.
Gençlere şöyle seslenmek istiyorum !
Bizim "yaşlı kuşağımız", milletimizin "maya”sıdır!
Kültürümüzü, san'atımızı, siyasal ufkumuzu, iş dünyamızı ve toplumsal hayatımızı geliştirmek ve güzelleştirmek istiyorsanız bu "maya”dan yararlanmak zorundasınız !
"Ustalarınıza" sahip olunuz !
Can Kıraç
Mart 1993